Girişimsel Radyoloji
Girişimsel Radyoloji (Interventional Radiology) son yıllarda popüler olmaya başlayan Radyoloji ile Cerrahi işlemlerin kaynaştığı bir bilim dalıdır. Radyoloji bildiğiniz gibi hastalıkların tanısını koymak için son teknoloji cihazları kullanan bir bilimdir. Radyoloji içerisinde tedavi yoktur. Ancak son yıllarda kullandığımız Ultrasonografi, Tomografi, Anjiografi veya Emar eşliğinde yapılan tanı ya da tedavi işlemlerine Girişimsel Radyoloji diyoruz. Bu işlemler cerrahiye alternatif, hasta ameliyata alınmadan, genellikle iğneler, teller, stentler, balonlar ve kateterler yardımıyla yapılan işlemlerdir. Hastanın vücuduna büyük bir kesi gerektirmeden yapılan bu işlemler hastanın çabuk iyileşmesini ve normal hayatına çabuk dönmesini sağlar. İş gücü kaybını önler. Bunlar arasında en yaygınları biyopsilerdir. Biyopsiler eskiden cerrahi yolla yapılırdı. Artık Ultrasonografi, Tomografi ya da Emar rehberliğinde tiroid, meme, lenf bezi, karaciğer, böbrek, yumuşak doku, kemik ve akciğer biyopsileri ile hastaların teşhisi hızlı bir şekilde yapılabilir. Biyopsiler teşhis koymak içindir. Bunun haricinde cerrahiye alternatif Girişimsel radyolojik tedavi yöntemleri vardır. Bu yöntemler uluslararası platformlarda kabul görmüş bazı durumlarda ilk seçenek tedavi olarak kullanılan işlemlerdir. Bunları vasküler yani damarsal problemler ve damarsal olmayan problemler olarak ikiye ayırabiliriz. Tedavi edilebilen damarsal problemler arasında durdurulamayan kanama, anevrizma (baloncuk), damar yumağı ve anormal damarsal bağlantılar (arteryel, venöz, arteriyovenöz malformasyonlar, fistül ve hemanjiom), endovasküler tümör embolizasyonları, intraarteryel kemoterapi ve damar tıkanıklığı sayılabilir. Bu hastalara embolizasyon materyalleri (koil, gelfoam, onyx vb.), balon, stent ya da vasküler tıkaç kullanılarak problemli damar ya da tümörler tedavi edilmeye çalışılır. Tedavi edilebilen damarsal olmayan hastalıklar arasında safra yolları tıkanıklıkları, abse, varis hastalarına yapılan Endovenöz Lazer Ablasyon tedavisi, Kist Hidatik ve perkütan tümör ablasyonları sayılabilir. Girişimsel Radyoloji yöntemleri ile yapılan tümör ablasyon tedavileri Radyofrekans Ablasyon (RF) tedavisi, Mikrodalga Ablasyon ve Kriyoablasyon tedavisidir. Hastanın yaşı, genel durumu, bağlantılı hastalıkları, anesteziye engel durumları, laboratuar sonuçları ve daha önce geçirdiği ameliyatlar değerlendirilip, ameliyata göre daha az riskli ve güvenli bir metod olan Girişimsel Radyolojik işlem tercih edilir.
Biyopsi: Patolojik olarak tanı koymak amaçlı kitleden parça almaktır. İşlem genel anestezi gerektirmez. Sadece lezyonun olduğu bölge uyuşturularak lokal anestezi ile yapılır. Sanıldığının aksine zor ve zahmetli bir işlem değildir. İnce ya da kalın iğne kullanılarak yapılır. Genellikle Ultrasonografi rehberliği kullanılır. Akciğer kitleleri için tomografi, memedeki mikrokalsifikasyonlar için mammografi; diğer biyopsilerin tamamına yakını Ultrasonografi eşliğinde yapılır. İşlem süresi yaklaşık 10-20 dakida arasındadır. İşlemi yapan doktorun tecrübesi biyopsi işleminin süresini ve zorluğunu etkileyen bir faktördür. Kistik (sıvı) ya da yarı kistik kitleler için ince iğne; solid (katı) kitleler için genellikle kalın iğne biyopsisi tercih edilir. Kistik kitleler için genellikle 1-2 parça yeterli iken, solid kitleler için genellikle 2-4 parça alınır. Alınan parçalar özel bir sıvı içerisinde patolojiye gönderilir. Patoloji sonuçları biyopsinin nereden ve nasıl alındığına göre 3 gün ile 1 hafta arasında değişmektedir.
Nefrostomi: Nefrostomi böbrek içerisindeki toplayıcı sistem denilen idrar kanallarına bir kateter yerleştirmektir. Hidronefroz (Toplayıcı sistemin tıkanıklığa bağlı genişlemesi), Pyonefroz (Toplayıcı sistemde enfeksiyon ve genişleme) ya da mesane (idrar torbası) veya üreter (idrar kanalı) yaralanma ya da ameliyat sonrası yukarıdan aşağıya idrar genişini engelleyip aşağı bölgenin kurutulması amacıyla idrar çıkışını dışarı vermek amacıyla yapılır. İşlem süresi yaklaşık 30 dakikadır. Toplayıcı sistemin genişliği ve doktor tecrübesi işlem süresini ve işleme bağlı komplikasyonları (yan etkiler) etkiler. Karın bölgesinde arka-yan kesimden yapılır. Genel anestezi gerektirmez. İşlem sırasında floroskopi ve ultrasonografi rehberliği kullanılır. Giriş yeri lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra iğne ve kateter kullanılarak yapılır. İşlem sırasında ve/veya işlem sonrasında kanama en büyük yan etkidir. Genellikle 1 gün içerisinde idrar normal rengine dönerek kanama kaybolur. Bazı durumlarda kanama devam ederse yeni bir işlem gerekebilir.
Biliyer Drenaj: Biliyer Drenaj safra yollarında kateter yerleştirilmesidir. İşlem süresi yaklaşık 30-60 dakika arasındadır. Tıkanıklık ya da dışarıdan kitle basısına bağlı safra yollarında genişleme olması durumunda safra yollarına kateter yerleştirilerek safranın kateter yoluyla dışarıda bağlı olduğu torbaya toplanması sağlanır. Bu şekilde safranın birikmesi ve buna bağlı oluşan sarılık azaltılmaya çalışılır. İşlem öncesinde tek doz antibiyotik verilerek işlem sonrası olası enfeksiyon riski azaltılmaya çalışılır. Kanama işleme bağlı bir yan etki olarak karşımıza çıkabilir. İşlem başarısı ve kanama riski tecrübeli ellerde azaltılabilir. Genel anestezi kullanılmaz. İnceleme karın sağ üst kesimden karaciğer ve safra yollarına bir iğne girerek gerçekleştirilir.
Radyofrekans (RF) Ablasyon tedavisi: Radyofrekans ablasyon tedavisi, birçok kitlede uygulanan bir tedavi metodudur. Özellikle 3 cm’yi geçen ve hızlı büyüyen iyi huylu tiroid nodüllerinde, myomlarda, karaciğer metastazlarında, böbrek ve meme kitlelerinde uygulanabilen bir tedavidir. Genel anestezi kullanılmaz. İnceleme bölgesine lokal anestezi yapılarak işleme başlanır. Ultrasonografi eşliğinde lezyonun içine iğne ile girildikten sonra iğnenin arkası RF cihazına bağlanır. Daha önceden belirlenmiş dozlarda radyofrekans dalgaları verilerek kitlenin elektriksel olarak yakılması sağlanır. Yakma işleminde kömürleşme olmamasına dikkat edilir. İşlem sonrası en sık yan etki bulantı, kusmadır. Daha az sıklıkla ateş ve kanama görülebilir. Radyasyon içermez. Güvenli ve cerrahiye göre kolay bir tedavi yöntemidir.
Kemoembolizasyon: Kemoembolizasyon, özellikle karaciğer metastazı olan hastalarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Embolizasyon ile kemoterapinin birleştirilmesi esasına dayanır. Kemoembolizasyon angiografi ünitelerinde yapılan bir tedavidir. Ağızdan veya damar yoluyla alınan kemoterapiye üstünlüğü sadece kitlenin içerisine damar yoluyla kemoterapi ilacını enjekte etmektir. Verilen
Embolizasyon: Embolizasyon, trafik kazası, taş kırma veya ameliyat sonrası durdurulamayan kanamalarda ya da ameliyat sonrası yüksek kanama riski olan çok damarlı bir kitlenin ameliyat öncesi damarlarının tıkanması için yapılır. Ayrıca anevrizma (baloncuk), damar yumağı ve anormal damarsal bağlantıların (arteryel, venöz, arteriyovenöz malformasyonlar, fistül ve hemanjiom) tedavisinde bu damarların tıkanması için anjiografi eşliğinde embolizasyon tedavileri yapılır. İşlem genellikle genel anestezi gerektirmez. Ancak işlem sırasında hasta monitorize edilmelidir. Genellikle kasık bölgesindeki atar damardan bir iğne ile girilerek problemli damara tel yardımıyla ulaşılır. Tel üzerinden gönderilen kateter bu damara yerleştirildikten sonra tel çıkartılarak kateter içerisinden embolizasyon materyalleri (koil, gelfoam, onyx vb.) verilerek damar tıkanır. Kontrol anjiografisi ile damarın tedavi edildiği görüldükten sonra işlem sonlandırılır. İşlem sonrası ateş ve ağrı gibi postembolizasyon sendromu denilen bir yan etki gelişebilir.
Balon-Stent tedavisi: Balon-stent tedavisi tıkalı olan damarların açılması, anevrizma ve damar yaralanmasına bağlı durdurulamayan kanama durumlarında kullanılan bir tedavi yöntemidir. En sık kullanım alanı tıkalı ya da tıkanmak üzere olan damarların tedavisidir. İşlem Anjiografi ünitesinde yapılır. Genellikle kasık bölgesinden iğne ile atardamara girilerek tel üzerinden bir kateter yerleştirilir. Kateter içerisinden ilaç (kontrast madde) verilerek hastalıklı damar bulunur. Bu bölgeye balon ya da stent ilerletilerek problemli damar tedavi edilir.
Mikrodalga Ablasyon: Mikrodalga ablasyon tedavisi, Radyofrekans ablasyon (RF) gibi ancak farklı dalga boyunda çalışan bir ablasyon yöntemidir. Radyofrekans Ablasyona alternatif bir yöntemdir. Genellikle RF Ablasyonun uygun olmadığı hastalarda kullanılır. RF Ablasyona üstünlüğü kitleye komşu damarsal yapılardan etkilenmemesi ve daha büyük boyutlardaki lezyonlarda tercih edilebilmesidir. Daha çok karaciğer metastazlarında kullanılır. RF Ablasyon gibi inceleme bölgesine lokal anestezi yapılarak işleme başlanır. Ultrasonografi eşliğinde lezyonun içine iğne ile girildikten sonra iğnenin arkası Mikrodalga cihazına bağlanır. İğne üzerinden daha önceden belirlenmiş dozda belirli bir süre mikrodalga verilerek kitlenin elektriksel olarak yakılması sağlanır.
Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLT): Endovenöz Lazer Ablasyon, bacak toplardamarlarında oluşan varislere yönelik yapılan ve cerrahi tedaviye alternatif bir tedavi yöntemidir. Varislerin sebebi toplardamar içerisindeki kapak yetmezliğidir. Kapaklar yer çekimine ters hareket eden toplardamar içerisindeki kanı kalbe doğru seviye seviye kapanarak tutmaya ve yukarı taşımaya yararlar. Gebelik, çok ayakta kalma ya da genetik sebeplerden kapaklarda fonksiyon kaybı olabilir. Kapaklar bozulduğunda kan aşağı seviyelerde birikmeye başlar ve buna bağlı olarak bacak alt kısımda şişlik, ödem, ağrı ve varisler gelişir. Bu durumda varis çorabı kullanılarak bacağı dıştan bası altına alıp kanın alt seviyede göllenmesi önlenmeye çalışılır. Hastalık ilerlediğinde cerrahi ya da EVLT yöntemiyle tedavi edilmesi gerekir. EVLT’de işlem süresi yaklaşık 30-45 dakikadır. Varisleri olan hastalarda öncelikle hangi tedavinin yapılacağına alt ekstremite venöz doppler yapılarak karar verilir. Eğer hasta EVLT tedavisine uygunsa lokal anestezi yapıldıktan sonra diz bölgesindeki toplar damardan iğne ile girilir. Damar içerisine önce tel daha sonra bir kateter yerleştirilir. Bu kateter içerisine Lazer elektrodu geçirilerek, elektrodun arkası Lazer cihazına bağlanır. Lazer ile damar içerisinde tıkanıklık oluşturulur ve hastalıklı damar tedavi edilmiş olur. Cerrahiden farkı hasta yatışı ve genel anestezi gerektirmemesi, kolay ve kısa süren bir işlem oluşudur.